Kadınlarda Depresyon ve Tedavisi
Yaşam boyu yaygınlığı kadınlarda erkeklere göre iki kat fazla olan depresyon, tüm kadınların hayatları boyunca %20’sini etkileyebilmektedir. Bu farkın nedeni kesin bilinmese de kadınların düşünce yapılarındaki farklılıkların, biyolojik özelliklerin, psikososyal ve ekonomik güçlüklerle daha sık karşılaşmalarının bunda rol oynadığına inanılır.
Kadın cinsiyet hormonlarının duygudurum üzerindeki etkileri, doğum kontrolü amacıyla kullanılan oral kontraseptif ilaçlardaki progesteron içeriği, kısırlık tedavisinde kullanılan gonadotropin uyarıcı ilaçlar, çocukluk ve ergenlikte fiziksel ve cinsel istismara uğrama oranının erkeklere göre yüksek olması, iş ve aile içi sorumlulukların erkeklerden fazla olması, toplumun cinsiyet rol ve beklentilerinde kadınlara daha baskıcı olması kadınlarda depresyonu arttıran risk faktörleridir.
Premenstrüel Sendrom:
Adet öncesi dönemde fiziksel sıkıntı, davranışsal değişiklikler ve duygusal rahatsızlık belirtileri ile seyreden premenstrüel sendrom, daha şiddetli belirtilerle kendini gösterdiğinde premenstrüel disforik bozukluk ismini alır. Kadınların %20-40’ında premenstrüel sendrom görülürken, %3-5 kadın premenstrüel disforik bozukluk tanısı alacak biçimde etkilenmektedir. Premenstrüel disforik bozuklukta depresyon sıklıkla tabloya eşlik eder. Seçici serotonin gerialım inhibitörü olan antidepresan ilaçlar bu vakalarda oldukça etkilidir. Tedaviye bütün ay boyunca sürekli olarak devam edilebildiği gibi, yumurtlama zamanından adet başlangıcına kadar aralıklı veya geç luteal fazda doz artacak şekilde yarı aralıklı tedaviyi tercih eden psikiyatristler de vardır.
Gebelikte Depresyon:
Gebeliğin psikiyatrik bozukluklara karşı koruyucu özelliğinin olduğu fikri günümüzde geçerliliğini yitirmiştir. Depresyon yaygınlık oranları gebe ve hiç doğurmamış kadınlarda benzerdir. Geçirilmiş depresyon veya premenstrüel disforik bozukluk öyküsü, genç yaş, sınırlı sosyal destek, yalnız yaşama, çok çocuklu olmak, eşle ilgili evlilik sorunları yaşıyor olmak, gebelikle ilgili korkulara sahip olmak gebelikte depresyon riskini arttırır.
Gebelikte depresyon tedavisi planlanırken anne ve bebekle ilgili tüm yarar/zarar dengesi konuşulmalı, psikiyatrist ve anne ortak karar vermelidir. Psikoterapi benzeri ilaç dışı tedavilerle müdahale ilk tercih olmalıdır.
Gebelikte depresyon tedavisinde ilaç kullanılacaksa gebeliğin evresi, gebeliğin doğası gereği ilaç metabolizmasında oluşabilecek değişiklikler mutlaka dikkate alınmalıdır.
Gebelik depresyonlarında gebeliğin ilk on haftasında ilaç kullanımından kaçınmalı, fluoksetin ve nortriptilin gibi gebeliğe uyumlu antidepresanlar seçilmeli, beklenen doğum tarihinde iki hafta önce ilaç azaltılarak kesilmeli, şiddetli depresyonlarda EKT kullanımı akılda tutulmalıdır.
Doğum Sonrası (Loğusalık) Depresyonu:
Değişken ruh hali, ağlama isteği, huzursuzluk, anksiyete, uyku ve iştah bozukluklarıyla kendini gösteren, dört ila on gün süren doğum hüznü dediğimiz tablo kadınların %30-75’inde görülür. Bu durum hastaya bilgi verilmesi ve psikolojik destek ile kendiliğinden geçer.
Doğum hüznü iki haftadan uzun sürerse doğum sonrası depresyon adını alır. Doğum sonu depresyonu anne, bebek ve tüm aile açısından sorunlar doğurur. Annede gebelik öncesi depresyon varsa, ilk doğum ise, yeterli sosyal destek yoksa, evlilik sorunları varsa depresyona girme riski yüksektir.
Doğum sonrası depresyon tedavisinde dikkat edilmesi gereken en önemli nokta annenin emziriyor olmasıdır. İlacın süte geçiş oranı tedaviyi etkileyecektir.
Menopozda Depresyon:
Menopoz dönemi depresyon için riskli bir dönem gibi gözükse de yapılan çalışmalarda bu dönemde depresyon sıklığında bir artış saptanmamıştır. Depresyon tanı ve tedavisi menopoz dışı dönemde olduğu gibidir.
Kadınlarda Depresyon Tedavisinde İlaç Kullanımı:
Atipik depresyonlarda monoamin oksidaz inhibitörleri, yine panik bozukluğun eşlik ettiği depresyon tedavisinde MAOİ’ler daha etkin bulunmuştur. Tiroid preparatlarının tedaviye eklenmesi de kadınlarda daha fazla katkı sağlamaktadır.
Kadınlardaki depresyonun serotonin geri alım inhibitörlerine trisiklik antidepresanlardan daha iyi yanıt verdiğini gösteren araştırmalar mevcuttur. Bunun sebebi kadınlardaki depresyonun trisiklik antidepresanlara daha az yanıt vermesi olabilir. Menopoz sonrası dönemde bu fark kaybolur.
Kadınlarda mide boşalma hızının erkeklere kıyasla daha düşük olması da depresyon tedavisinde dikkate alınması gereken bir durumdur. Kadınlar trisikliklerin yan etkilerine erkeklere göre daha duyarlıdır. Doğum kontrol hapı kullanan kadınlarda antidepresan dozları daha düşük tutulabilir.
Kadınlarda Depresyon Tedavisinde Psikoterapi:
Depresyon tedavisinde bilişsel-davranışçı, dinamik yönelimli ve kişiler arası ilişkiler odaklı psikoterapi uygulamaları en sık kullanılan terapi yöntemleridir. Tüm psikoterapi uygulamalarında kadınların erkeklerden farklılık gösterebilen sosyal koşulları, gelişimsel yaşantıları ve kişilik özellikleri dikkate alınmalıdır.
Psikoterapi Antalya, Antalya Psikiyatri Merkezi, Lara/Muratpaşa/Antalya.
Psikiyatri Uzmanı ve Psikoterapist Doktor Filiz Uluhan.