Depresyon Türleri ve Depresyon
Depresyon; günlük işleri yapabilmeye ve yaşamdan zevk almaya karşı depresif ruh halinin gelişmesiyle üzüntü, keder, suçluluk, mutsuzluk, karamsarlık, ilgisizlik ve istek kaybı yaşanmasıdır.
Sık ve yaygın görülen duygudurum bozukluğudur. Latince “depresus” olan depresyon kelimesi; aşağı çekmek, bitkin, gamlı, kederli olma anlamına gelir. Depresyon bireyin yaşam kalitesini düşürür. Kişilerarası uyumun bozulmasına yol açar. Ekonomik ve mesleki kayıplar yaşanmasına neden olur. Alkol-madde kullanımı gibi bağımlılıklara depresyon eşlik edebilir. Özellikle kadınlarda erkeklere göre daha fazla görülür.
Depresyon belirtileri; yorgunluk hissi, uyku bozuklukları, yeme problemleri, üzgün ve mutsuz hissetmek, yalnızlık, öfke ve sinirlilik hali, özgüven eksikliği, kendinden nefret etme değersizlik ve suçluluk düşüncesi, umutsuzluk, intihar düşüncesi, karar vermekte güçlük, diğer insanlardan kaçınma ve gündelik işleri yapamamadır. Depresyonun diğer belirtileri ise; kolay kızmak, tahammülsüzlük, gürültüden rahatsız olmak, somatik belirtiler, obsesyonlar, anksiyete, ağrı, cinsel işlev bozuklukları ve sanrılardır.
Çocuklarda gözlenen belirtiler; bedensel yakınmalar, sinirlilik, işitsel varsanılar, kaygı bozuklukları ve fobilerdir. Ergenlikte gözlenen belirtiler; aşırı tedirginlik ve huzursuzluk, öfke patlamaları, çabuk sıkılma, dikkat dağınıklığı, antisosyal davranışlar, madde kullanımı, okuldan kaçma, okul başarısızlığı, gelişigüzel cinsel ilişkiler ve azalmış hijyendir. Yaşlılıkta gözlenen belirtiler; bellek yitimi, yönelim bozukluğu ve konfüzyon gibi bilişsel belirtiler, psödodemans, apati ve çelinebilirlik görülür.
Stresli yaşam olayları, sosyal desteğin olmaması, ailede depresyon öyküsünün bulunması, suisid düşünceler, düşük ekonomik düzey ve eşlik eden herhangi bir psikolojik rahatsızlık durumlarında depresyon gelişme riski artar. Olumsuz yaşam olayları genellikle depresyon ile ilişkilendirilir. İlk depresyon tetiklenmesi genellikle işsizlik, boşanma ve ekonomik problemler gibi yüksek stres yaratan yaşam olayları sonucunda gerçekleşir. Fakat bu problemler depresyona neden olur demek doğru değildir. Ülkemizde ruhsal problemler sıklıkla bedensel şikayetlerin artmasıyla ortaya çıkar. Serotonin düzeyindeki bazı değişiklikler depresyona neden olabilir. Birey herhangi bir olumsuz durum yaşamasa bile depresyona girebilir. Kalıtsal etkenler de depresyon riski açısından büyük önem taşır. Ailede depresyon öyküsü olan kişilerin depresyona yakalanma ihtimali 1.5-3 kat fazladır. Bunun yanı sıra yaşlı bireylerde sık görülen psikiyatrik hastalıklardan biridir. Özellikle yaşlı nüfusun %10’nda depresif belirtiler görülür. İntihar riski yüksektir. Depresif bozukluklar; duygudurum, düşünce, davranış, tutum ve fiziksel olarak değişikliklere yol açar.
Günlük hayatta yaşanan her üzüntü, duygusal inişler ve çıkışlar depresyon değildir. Klinik depresyon, herkesin günlük dilde sürekli kullandığı depresyon ibaresinden farklıdır. Bireyin ruh halindeki mutsuzluğun gün boyu sürmesi ve en az 2-3 hafta devam etmesi durumunda depresyondan söz edilebilir. Hafif-orta depresyon düzeyinde; intihar ya da cinayet düşünceleri yoktur. Gerçeği değerlendirme yetisi korunur. Ayakta tedavi edilebilir. Majör depresyon düzeyinde; intihar ya da cinayet düşüncesi mevcuttur. Delüzyon ya da halisinasyon gözlenebilir. Katatoni (motor hareketlerde aşırı azalma veya artış, duygusal ve fiziksel ifade oranlarında düşüş) görülebilir. Gerçeği değerlendirme yetisi bozulmuştur. Bir psikiyatrist tarafından takip ve tedavisi yapılarak değerlendirilir, bazen hastaneye yatış durumu da gerekebilir.
Tedavi sürecinde; bireyin öyküsüne, tanıya ve semptomların şiddetine göre psikoterapi, ilaç tedavisi, kombine tedavi ve EKT (Elektro Konvülsif Tedavi) uygulanır. Psikoterapi, hafif ve orta düzeyde olan depresyon tedavisinde etkili olan yöntemlerden biridir. Hekimin uygun gördüğü vakalarda psikoterapiye, ilaç tedavisi de eklenebilir. Buna ek olarak, bazı tamamlayıcı ve alternatif tedavi yöntemleri de uygulanabilir. Özellikle meditasyon ve nefes-gevşeme egzersizleri depresif bozukluğun nüksünü azaltarak tedaviye olumlu katkı sağlamaktadır. Sağlıklı beslenme, gevşeme çalışmaları, akran desteği, keyif alınarak yapılan aktiviteler ve ulaşılabilir küçük hedefler belirleme yöntemleri bireyin depresyonla baş edebilme becerisine yardımcı olur. EKT, antidepresanlara yanıt vermeyen, yemeden içmeden kesilen vakalarda uygulanan bir tedavi yöntemidir. Genel anestezi altında uyutularak uygulanır.
Depresyon Türleri:
Majör Depresif Bozukluk:
Kişinin depresif ruh halinin en az iki hafta boyunca neredeyse her gün devam etmesi sonucu kendini üzgün ve duygusal anlamda çökmüş gibi hissetmesine yol açan ve bir şeylerden keyif almaya dair ilgisinin epey azaldığı depresyonun en şiddetli halidir. Kalıcı ve olumsuz etkilere sebep olabilir. Bireyin rutin aktivitelere olan ilgisi azalarak hayattan soyutlaşmasına neden olur. Depresif ruh hali, üzüntü, çökkünlük, uyku problemleri, iştah kaybı, düşük enerji, ilgi- istek kaybı, konsantrasyon eksikliği, değersizlik hissi, suçluluk ve intihar düşünceleri gibi semptomlar gözlenir. Bu belirtilerden uykusuzluk, enerji düşüklüğü, konsantrasyon eksikliği ve iştahsızlık en sık görülenlerdendir. Depresif ruh hali, bireyi günlük işleri yapamaz hale getirir. Majör depresif bozukluktan muzdarip olan bir kişi günün çoğunluğunu ya uykuda ya da yatarak geçirmek isteyebilir. Değersizlik hissini yoğun yaşadığı için bu durum özgüven problemlerine neden olabilir. Daha önce keyif alarak yaptığı aktivitelere, etkinliklere veya hobilere karşı ilgi kaybı yaşayabilir. Genetik, çevresel etkenler ve travma sonucu majör depresif bozukluk gelişebilir. Yapılan araştırmalarda her yaş grubunda majör depresif bozukluğun görülebileceği belirtilir ancak orta yaş ve özellikle orta yaş üstünde daha yaygın görüldüğüne değinilir. Psikotik özellikler gösteren majör depresyonda, birey depresif belirtilerin yanı sıra gerçeklikle bağını yitirdiği (psikoz) sanrı ve varsanıların eşlik ettiği bir ruhsal bozukluktur. En belirgin belirtiler ise; düşmanlık, ümitsizlik, depresif duygudurum, paranoid düşünceler ve psikomotor retardasyondur.
Distimik Bozukluk:
Kronik depresyon olarak bilinen distimik bozukluk; majör depresyona göre şiddeti daha hafif seyreden ancak uzun süre devam eden bir depresyon türüdür. En az iki yıl boyunca devam eder. Günün çoğunluğunda çökkün duygudurum hali gözlenir. Çoğu zaman mutsuz ve sinirli olma hali mevcuttur. Birey duygularını ifade ederken üzgün ve dibe vurmuş gibi tanımlar. Kendini çökkün hissettiği dönemlerde; iştahsızlık ya da aşırı iştahlılık, uykusuzluk ya da aşırı uyuma hali, yorgunluk hissi, konsantrasyon eksikliği ve çaresizlik gibi belirtilerden en az ikisi sık görülür. Göreceli olarak distimik bozuklukta bireyin sosyal işlevsellikleri iyidir. Aile ya da beklenmeyen birisinin kaybı, ekonomik ve sosyal çevre düzeyi, travmatik olaylar, alkol-madde bağımlılığı ve tedavi maksatlı kullanılan bazı ilaçlar distimik bozukluğa neden olabilir.
Yıkıcı Duygudurum Düzenleyememe Bozukluğu:
Yıkıcı duygudurum düzenleyememe bozukluğu, en az bir yıldır devam eden şiddetli ve sürekli irritabilite (hafif uyarılara karşı şiddetli cevap verme) ile kendini gösteren bir depresif bozukluk alt grubudur. Birey gelişim düzeyine uygun olmayan, haftada en az üç kez yineleyici ve şiddetli öfke patlamaları yaşayabilir. Sürekli öfkeli ve huzursuz bir ruh hali vardır. Tanı için 10 yaşına kadar yıkıcı duygudurum düzenleyememe bozukluğu belirtilerinin gözlenmesi gerekir, 6 yaşından küçük çocuklarda teşhis edilemez.
Premenstrual Disforik Bozukluk (PMDB):
Adet dönemi öncesinde bireyin ruh halinde, davranışlarında ve fiziksel sağlığında önemli değişikliklere neden olan bir depresif bozukluktur. Genellikle luteal faz (yumurtlamadan sonraki günden adetinizin başlamasından önceki güne kadar devam eden ortalama 14 gün süren evre) dönemi son haftasında başlar, menstruasyon başladıktan birkaç gün sonra biter. Premenstrual disforik bozukluk (PMDB) adet öncesi gerginlik sendromuna (PMS) göre daha şiddetlidir. İkisinde de benzer semptomlar görülür. Fakat, premenstrual disforik bozuklukta (PMDB) gözlenen duygusal belirtiler daha yoğundur. Depresyon, anksiyete, öfke nöbeti, ruh hali değişiklikleri, ağlama nöbetleri, libido değişiklikleri ve konsantrasyon güçlüğü gibi duygusal belirtiler görülür. Sosyal çekilme, iş ve okul performansında düşüş, kaza riskinde artış ve ilişki problemleri gibi davranışsal belirtiler görülür. Göğüs ağrısı ya da hassasiyeti, karın şişkinliği, baş ağrısı, yorgunluk, kas ve eklem ağrıları gibi fiziksel belirtiler eşlik edebilir. Premenstrual disforik bozukluğun tam olarak neden kaynaklandığı bilinmemekle beraber hormonal değişiklikler, beyin kimyası ve genetik faktörlerin neden olabileceği düşünülür.
Doğum Sonrası Depresyon (Postpartum Depresyon):
Doğum sonrası gelişen lohusalık depresyonu olarak bilinen bir depresyon türüdür ve ciddidir. Doğum yapan kadınlarda ruhsal dalgalanmalar gözlenebilir. Doğumdan hemen sonra ya da bir-iki hafta sonra başlayabileceği gibi hamilelik döneminde ya da doğumdan sonraki ilk bir yıl içinde de görülebilir. Anne, yetersizlik duygusuyla beraber üzüntülü ruh haline girebilir.Bebekle bağ kurmakta güçlük, depresif ve ani değişen ruh hali, ağlama krizleri, aile ve çevreyle iletişimi azaltma, iştah artışı ya da azalması, uykusuzluk veya aşırı uyuma, enerjisiz,yorgun ve keyfsiz hissetme, iyi anne olamıyorum düşüncesi,eşe ve bebeğe karşı ilgisizlik, bebeğe ya da kendine zarar verme düşüncesi veya intihar düşüncesi gibi belirtiler görülür.Bu belirtiler kişiden kişiye göre değişkenlik gösterir ve hatta bazı vakalarda daha uzun süre devam ederek psikoza neden olabilir.
Madde veya İlaç Kaynaklı Depresif Bozukluk:
Madde ve ilaç kaynaklı depresif bozuklukta, belirli bir ilaç/madde kullanımı sırasında ya da alındıktan hemen sonra ya da ilacın kesilmesiyle ortaya çıkar. Kalıcı bir duygudurum değişikliği, belirgin depresyon belirtileri ve etkinliklere ya da hobilere karşı ilgisizlik, keyif almada belirgin düzeyde azalma görülür. Gözlenen depresif belirtilerin farklı bir tanı ile açıklanmaması için bireyin ruh sağlığı öyküsünün, kullanılan madde/ilaç türlerinin dikkate alınarak değerlendirilmesi önemlidir. Bazı madde ya da ilaçların vücuttan çekilme süresi değişkenlik gösterebilir. Bu nedenle birey ilacı/maddeyi bıraktıktan sonra depresif belirtiler bir süre daha devam edebilir. Sürekli sinirli ve gergin olma, üzgün ve anlamsız hissetme, cinsel isteksizlik, hızlı kilo alımı ya da kaybı, dikkat ve konsantrasyon bozuklukları, suisid düşünceler ve davranışlar gözlenir. Alkol, fensiklidin, halüsinojenler, inhalanlar, opioidler ve amfetaminler gibi ilaç grupları depresif bozukluklara neden olabilir.
Başka Tıbbi Duruma Bağlı Depresif Bozukluk:
Belirli tıbbi komplikasyonlara bağlı olarak bireyde depresyon gelişebilir. DSM-5’te bu durum “başka tıbbi duruma bağlı depresif bozukluk” olarak adlandırılır. Örneğin, Parkinson , huntingon,Alzheimer,b12 eksikliği, hormonal bozukluklar, HIV, AIDS, viral enfeksiyonlar ve kanser gibi tıbbi durumlar depresif bozukluk oluşturabilir. Depresif bozukluklar birçok sebepten dolayı gelişebilir. Yaşanan depresif bozukluğun oluşum nedeni, etkisi ve süresine göre değerlendirilir.
Mevsimsel Depresyon:
Mevsim şartlarının getirdiği değişkenlikler kişinin ruh halini, enerji düzeyini, uyku süresini, iştahını ve sosyal hayatını olumsuz etkiler. Genellikle sonbahar ve kış aylarında bu belirtiler artarak devam ederken, bazı vakalarda tam tersi de gözlenebilir. Her yıl aynı zamanlarda kişi mevsimsel depresyon belirtileri yaşar. Genel olarak aşırı yemek yeme, karbonhidrattan zengin yiyeceklere karşı yeme isteği, aşırı uyku ve yorgunluk belirtileri gözlenir. Sosyal çekilme, anksiyete, ağrı ve yakınmalar gibi depresif duygu durum belirtileri görülür. Hastalığın ilerlemesiyle birlikte kişiler arası ilişkilerde sıkıntılar ve iş hayatına adapte olamama gibi durumlar gelişebilir.
Atipik Depresyon:
Atipik depresyon, psikotik ve melankolik özellikler göstermeyen majör depresif bozukluktan distimiye kadar olan depresyonlarda belirleyici tanıdır. Atipik depresyon, diğer depresif semptomlardan belirgin olarak etrafa karşı aşırı duyarlılık, aşırı yemek yeme ve aşırı uyuma ile karakterizedir. Depresif dönem sırasında; hoşuna giden olumlu olaylarda daha iyi hissetmek, iştah artışı, normalden fazla uyuma, bacaklarda ve kollarda ağırlık hissi, etrafındaki insanlarla olan ilişkilerinde reddedilme duyarlılığı örüntüsünden en az üçünün olmasıdır.Majör depresif bozukluğu olan bireylerde atipik özellikler yaygın görülür.Şiddetli anksiyetenin eşlik ettiği depresyon vardır.Hatta bireyin yaşadığı anksiyetenin yanı sıra panik bozukluk ve özgül anksiyete bozukluğu karşılar düzeyde anksiyete tablosu eşlik edebilir.
Tanımlanmamış Depresif Bozukluk:
Klinik açıdan belirgin semptomlara sahip ve depresyon belirtilerin baskın olduğu, bireyin işlevselliğinde sorunlar oluşturan fakat depresif bozukluk tanı kriterlerini tam olarak karşılamayan durumlar “tanımlanmamış depresif bozukluk” olarak DSM 5’te yer alır.
Psikolog Funda Buharalı.
Antalya Psikiyatri Merkezi, Depresyon Tedavi ve Terapisi Antalya.
Psikoterapi Merkezi Antalya.