Ruhsal Hastalıklarda Belirti ve Bulgular

Ruhsal hastalık belirtileri, psikoloji bozukluğu belirtileri nelerdir gibi sorularla psikiyatrist olarak sıklıkla karşılaşmaktayız. Antalya Psikiyatri ve Psikoterapi Merkezi olarak bu yazımızda ruhsal hastalıklarda görülen duygulanım, duygu durum, konuşma özellikleri, düşünce yapısı ve içeriğiyle ilgili belirti ve bulgulardan söz edeceğiz.

Psikiyatrik görüşmelerde bilinçlilik durumu, dış görünüm, dışa vuran davranışlar, duygulanım ve duygu durumu, düşünce yapısı ve içeriği, konuşma özellikleri, dikkat, bellek ve zeka durumu, algılama özelliklerine bakılarak hastalık tanısı konur.

Ruhsal hastalıklarda dış görünüm ve dışa vuran davranış özellikleri:

Psikiyatri görüşmesine gelen hastanın giyimi, kuşamı, duruşu, oturuşu, ilişki kurma biçimi, dıştan dikkat çeken davranışları ruhsal durumu hakkında ilk bilgileri verir.

Bireyin kılık kıyafetinin temizliği, o anki hava şartlarına uygun giyinip giyinmediği, bedensel öz bakım hijyeni, canlılığı, uykulu olup olmaması, güvenli ya da çekingen duruşu, neşeli ya da kederli görünümü, görüşmeye olan heves ve istek durumu ilk bakışta psikiyatriste bazı ipuçları verecek bulgulardır.

Hastaların görünüm özellikleri şunlardır;

Kederli bir yüz ifadesi, görüşmeye olan isteksizlik, çekingen davranışlar, genel hijyen ve özbakımda azalmalar depresif bozukluğu düşündürür.

Konuşmaya aşırı isteklilik, giyim ve süslenmede görülen aşırılık ya da uygunsuzluklar, artmış canlılık ve neşe hali, kendine duyulan aşırı güven hali, zaman zaman öfkeye varabilen taşkınlık durumu manik bozukluğu akla getirir.

Psikotik bozukluklarda ise garip beden hareketleri, genel hijyende gerileme, tuhaf bir giyim tarzı, şaşkın, ürkek, öfkeli, isteksiz, çekingen, kaygılı durma gibi çok farklı belirtiler dikkat çekebilir.

Sözel olmayan tüm davranışları tanımlayan psikomotor davranışlar artmış ya da azalmış olmalarıyla biz psikiyatristlere tanı hakkında bilgiler verir. Bunlar;

Antipsikotik ilaç kullanımında, hipotiroidi gibi organik hastalıklarda, Parkinson hastalığında, depresif bozukluklarda psikomotor davranışlarda azalma gözlenir.

Artmış psikomotor davranışlar ise deliryum, alkol/madde intoksikasyonu/yoksunluğu, konversiyon bozukluğu gibi bazı anksiyete bozuklukları ve manik epizodlarda gözlenir.

Psikomotor davranışlarda gözlenen belirti ve bulgular şunlardır;

Psikomotor ajitasyon, bilişsel ve motor aşırı canlılığı tarifler ki, manik durumlar, alkol/madde intoksikasyonu ya da yoksunluğunda görülür.

Öfke, kızgınlık ya da düşmancıl duygulanımların motor bileşeni olan agresyon, sözel ya da fiziksel olarak güçlü, amaca yönelik eylemleri anlatır.

Hiperkinezi, genellikle organik kaynaklı gelişen, huzursuzluğun eşlik ettiği aşırı motor aktivitedir.

Hipokinezide ise harekette, düşüncede ve konuşmada genel bir yavaşlama olur.

Hareket edememe durumu olan akinezi, katatonik şizofreniler, organik beyin sendromları, ağır depresif bozukluklar ve antipsikotik ilaçların ekstrapiramidal belirtileri olarak ortaya çıkabilir.

Distoni, beden, kol ve bacak kaslarında sürekli kasılmaya bağlı kısa sürede gelişen bir hareket bozukluğu olup, antipsikotik ilaç alımında görülebilir.

Yine bir antipsikotik ilaç yan etkisi olan akatizi ise yoğun huzursuzluk ve kas gerginliğinin eşlik ettiği, sübjektif bir yerinde duramama ve hareket etme ihtiyacıdır.

Katalepsi, bir pozisyonun hareket etmeksizin korunmasıdır. Şizofreni ve organik beyin sendromlarında görülür. Dışarıdan verilen bir postürün katatonik bir şekilde korunması balmumu esnekliği, dış uyarandan etkilenmeksizin gözlenen amaçsız aşırı hareketlilik ise katatonik eksitasyon olarak isimlendirilir.

Bir uyku bozukluğu olan narkolepside görülen, bilinç kaybı olmaksızın, duygusal uyaranlarla tetiklenebilen ve ani gelişen güçsüzlük ya da kas tonusu kaybı katalepsi durumudur.

Negativizm, verilen komut ya da yaptırılan pasif hareketlere direnme ve karşıt tutum takınma durumu olup, depresif stuporda gözlenir.

Epileptik nöbetlerde ortaya çıkabilen kontrolsüz ve amaçsız bir dizi eylem otomatizma ismini alır.

Katatonik şizofreni ya da demanslarda hastalar herhangi bir komutu hiç düşünmeden yerine getirebilirler. Bu durum komut otomatizmasıdır.

Stereotipi, aynı davranışın sürekli tekrarlanmasıdır. Konuşmada sözcük tekrarı da görülebilir. Psikotik bozukluklar ve zeka geriliğinde görülür.

Obsesyonların yarattığı anksiyeteyi giderme amaçlı yapılan, belli davranışların karşı konulamaz bir biçimde tekrar tekrar yinelenmesi kompulsiyon adını alır ki, OKB’nin tipik özelliklerindendir.

Şizofreni, demans, mental retardasyon ve gelişimsel bozukluklarda görülebilen, bir başkasının duruş, oturuş ve hareketlerinin aynen tekrarlanmasına ekopraksi denir.

Mutizm, yapısal bozukluk olmaksızın konuşmama durumu olup, ağır depresyonlarda karşılaşılan bir özelliktir.

Şizofrenilerde rastladığımız, izleyenlere garip ve abartılı gelen, tekrarlayıcı ve tuhaf hareketler manyerizm adını alan bir bulgudur.

Kas koordinasyonunun bozulmasıyla karakterize olup, ataksi adını alan bulgu alkol intoksikasyonu ve organik beyin hasarlarında sıklıkla görülebilir.

Astazi-abazi oturur ve yatay durumda sorun yaşamayan hastanın ayakta duramaması ve yürüyememesi durumu olup, konversiyon bozukluklarında rastlanır.

İstemsiz, ani ve hızlı, tekrarlayan motor hareketler olan tik belirtisi psikiyatride Tourette sendromu için oldukça tipiktir.

Deliryumlarda gözlenen, kıyafet ya da yatak çarşaflarının amaçsızca çekiştirilmesine verilen isim ise flokülasyondur.

Organik beyin patolojilerinde gözlediğimiz, hastanın kayıtsızca gerçekleştirdiği ve umursamaz tavır takındığı durum abuli olarak isimlendirilir.

Ruhsal hastalıklarda görülen, duygulanım ve duygu durumu ile ilgili belirti ve bulgular:

Duygulanım, affekt olarak da bilinir. Sevinç, üzüntü, öfke gibi tüm duyguların ifadesidir. Duygulanım uygun ifade edilebildiği gibi, şizofreni gibi hastalıklarda uygunsuz (künt, kısıtlı, düz v.s) olabilir. Duygulanıma eşlik eden el titremesi, yüz kızarması, el ve ayaklarda terleme gibi belirtilere de emosyon adı verilir.

Duygu durumu, psikiyatride mood olarak da bilinir. Hastanın yaşayıp ifade ettiği ve başkaları tarafından gözlemlenen, ötimi, öfori, depresif, kızgınlık gibi dışavurumlardır.

Hastanın duygulanımı ve duygu durumunun değerlendirilmesi psikiyatride tanı açısından çok kıymetlidir.

Uygunsuz duygulanım şizofrenide tipik bir özelliktir. Hastanın düşünce ve konuşması ile gösterdiği duygusal tepki uyumsuzdur.

Psikotik durumlarda karşılaştığımız duygusal tepkilerin dışa yansıtılmasındaki ileri düzeyde kısıtlılık hali ise künt duygulanımdır.

Kayıtsız yüz ifadesinin izlendiği, duygusal tepkisizlik hali düz duygulanım olarak isimlendirilir.

Labil duygulanım, manide karakteristik olup, çevresel uyaranlara bağlı olmaksızın değişen duygusal tepkilerdir.

Öforik duygu durumu, neşede artışın izlendiği duygu durumudur. Mani ve madde kullanımlarında sıklıkla rastlanır.

Depresyon ve anksiyete bozukluklarında görülen disforik duygu durumu yaşamdan ve kendinden hoşnutsuzluk, mutsuzluk ve sıkıntı halidir.

Kontrolsüz bir duygu dışa vurumu taşkın duygu durumudur.

Yoğun neşe ve kendine güven ile gözlenen yükselmiş duygu durumu (elasyon) özellikle manik epizodlarda görülen bir duygu durumudur.

Keder ve elemin ağır bastığı duygu durumu ise depresif duygu durumudur.

Aleksitimi, kişinin duygu durumunu tanımlamasında güçlük yaşaması, duygularını, heyecanını tarifleyememesidir.

Güzel aldırmazlık, konversiyon bozukluklarında sıklıkla karşılaşılan bir durum olup, hastanın içinde bulunduğu durum ile uygun olmayan bir iyilik hali göstermesidir.

Ruhsal bozukluklarda konuşma özellikleriyle ilgili belirti ve bulgular:

Motor afazi, anlama bozulmadığı halde hastanın yavaş, anlaşılmaz ve uygunsuz sözcüklerle konuşması durumudur.

Duyusal afazi, konuşma akıcı ve doğal olmasına karşın, sözcüklerin anlamsız, ilişkisiz ve içerikten yoksun olmasıdır.

Sintaktik afazi, sözcüklerin düzgün bir sıra ile ve bir cümle oluşturacak biçimde dizilememesidir.

Jargon afazi, anlamsız sözcüklerin tekrarlanmasından oluşan, tümüyle hastanın uydurduğu kelimeleri içeren konuşmadır.

Koprolali, küfür ve müstehcen kelimelerin sürekli tekrarlandığı konuşma biçimidir.

Koprofazi, istemsiz küfür etme ve müstehcen konuşma olup, kronik şizofreni ve Tourette sendromunda görülür.

Logore, el ve kol hareketlerinin de eşlik ettiği, kelimelerin rastgele ve yüksek tonda söylendiği, yüksek tempolu konuşma biçimi olup, manik hastalarda karakteristiktir.

Basınçlı konuşma, konuşmanın miktar ve hızında artma izlenen, araya girip durdurulamayan konuşma şeklidir.

Dizartri, sözcük kullanımı ve gramerde bir bozukluk olmaksızın artikülasyonda bozulma durumudur.

Ruhsal hastalıklarda görülen, düşünce yapısı ve içeriğiyle ilgili belirti ve bulgular:

Formal düşünce bozukluğu, soyut ve kavramsal düşünce bozukluğu olup, düşünce içeriğinde bozulma olmaksızın düşüncenin yapısı ve akışının bozulmasıdır. Şizofreninin temel belirtileri arasındadır.

Sihirli düşünce, çocukluk döneminde normal iken erişkinlerde psikopatoloji belirtisidir. ‘’Hayal ettim ve gerçekleşti’’ şeklindeki, neden ve sonuç arasında gerçekçi bir ilişkinin bulunmadığı düşünce biçimidir.

Psikotik düşünce, dış dünya gerçekliğinin yitirilmesi, bunun yerine sağlıksız bir gerçeklik oluşturulmasıdır.

Somut düşünce, soyut bir kavramın ilk verilerle katı biçimde somut olarak ele alınmasıdır. Şizofrenilerde görülür.

Ambivalan düşünce, şizofrenide sıklıkla görülen, belli bir nesne ya da durumla ilgili zıt düşüncelerin bir arada bulunmasıdır.

Paleolojik düşünce, birbiriyle bağlantısız benzerlik ya da ayrıntılardan yola çıkarak benzeştirme, yorum ve varsayım elde etmektir. Örneğin, bir hasta hasta saç rengi benzerliğinden dolayı kendini bir ünlünün kardeşi olarak algılayabilir.

Neolojizm, elma ve armut kelimelerinden türetilen ‘’elmut’’ kelimesi gibi, yeni kelime türetme anlamındadır. Şizofrenilerde gözlenir.

Logore, kelime salatası demektir. Denetlenemeyen, aşırı, anlamsız ve hızlı konuşmadır.

Kondansasyon, birden fazla kavramın iç içe geçirilerek, tek bir sembol haline getirilmesidir.

Klang çağrışımı, anlamları farklı, sesleri benzer sözcüklerin art arda kullanılmasıdır. ‘’Güzel, müzel, düzel’’ gibi.

Ekolali, kişinin karşısındakinin her dediğini tekrarlamasıdır.

Verbijerasyon, belirli bir kelime ya da cümlenin amaçsız ve tekdüze biçimde yinelenmesidir.

Perseverasyon, farklı soru ya da uyaranlara bir önceki yanıtların verilmesidir. Hasta bir konudan diğerine kolayca geçemez.

Fikir uçuşması, özellikle manik hastalarda görülen bir düşünceden diğerine hızlı geçiş ve konuşmanın olduğu düşünce yapısı bozukluğudur.

Enkoherans, anlaşılması güç, mantık ya da gramer bağlantıları olmayan düşünce, konuşma biçimidir. En çok şizofrenilerde görülür.

Teğetsellik, hastanın başlangıç noktasını hatırlamadığı, amaca ulaşamayan düşüncelerdir.

Çevresellik, daha çok epileptik kişilerde görülen, gereksiz ve anlamsız ayrıntılarla dolu, yavaşlamış ve dolaylı bir konuşmadır.

Glossolali, psikozlarda, hipnoz sırasında gözlenebilen, düşüncenin anlaşılmaz sözlerle ya da bilinmeyen bir dille ifade edilmesidir.

Düşüncede blok, şizofreni ya da absans nöbeti gibi organik beyin hasarlarında görülen, herhangi bir düşünce zincirinin aniden kesilerek kısa bir duraklamayı takiben farklı bir konunun başlamasıdır.

Ruhsal bozukluklarda düşünce içeriğinde gözlenen belirti ve bulgular:

Hezeyan, hastanın zeka ve kültürel yapısıyla örtüşmeyen, dış gerçekliğin yanlış yorumlandığı, mantıklı açıklamalarla değiştirilemeyen yanlış inanışlardır.

Psikotik bozuklukların temel bulgusu olup, nihilistik, paranoid, kontrol edilme, somatik, erotomanik, birincil, ikincil gibi farklı hezeyanlar mevcuttur. Hezeyanlarla ilgili ayrıntılı bilgilere (www.antalyapsikiyatri.com), (www.antalyapsikiyatrist.com) ve (www.psikoterapi.pro) web sitelerimizdeki psikotik bozukluklar ve şizofreni yazılarımızdan ulaşabilirsiniz.

Capgras sendromu, yabancı kişilerin, kendi yakın tanıdıklarının yerine geçerek onların yerini aldıklarına inanmış olma durumudur.

Egomani, düşüncelerin yoğun ve hastalık derecesinde kişinin kendi üzerine odaklanmasıdır.

Monomani, düşüncelerin belirli bir nesne ya da konu üzerinde hastalık derecesinde aşırı biçimde yoğunlaşmasıdır.

Aşırı değerlendirilmiş düşünce, kıskançlık ya da hipokondriyak uğraşlarda gördüğümüz, herhangi bir düşünceye aşırı duygusal önem vererek, sürekli bunu düşünme ve gündeme getirmedir. Bu durum çevredekilere saçma ya da gereksiz gelir. Hezeyana benzer bir düşünce bozukluğu olsa da ondan daha esnektir.

Noesis, kişinin diğer insanları yönetmek üzere emir aldığı inancı olup, ani gelişir.

Unio mistica, sonsuz ve sınırsız bir güce sahip olduğu düşüncesi olup, kişinin dinsel ve kültürel inançları ile uyumlu değildir.

Psödolojia fantastika, sık ve abartılı yalan söylemektir. Kişilik bozukluklarında ve Munchausen sendromunda görülür.

İçerik fakirleşmesi, düşüncede boşluklar, belirsiz ifadeler nedeniyle içerikten yoksunluk halidir. Düşünce kısıtlı bilgi içerir. Melankolik özellikli depresyon ve psikotik bozukluklarda gözlenebilir.

Hipokondri, organik bir patoloji olmaksızın beden sağlığı ile aşırı uğraşma ve belirlenemeyen bir hastalığa sahip olduğu inancıyla duyulan kaygı halidir. Sıklıkla bedensel duyumların yanlış yorumuna bağlı gelişir.

Obsesyon, mantıksız olduğu bilinmesine karşın mantıklı ve istemli çaba ile zihinden atılamayan düşünce, imaj, dürtü, korku ve kuşkulardır. Kişiye büyük rahatsızlık verir.

Fobi, belirli uyaran ve durumlara bağlı gelişen, gerçekçi olmayan, abartılı, ısrarlı korkulardır. Kişide kaçınma gereksinimi doğurur.

Ruhsal hastalıklarda görülen algı ile ilgili belirti ve bulgular:

Algılama, idrak etme anlamına gelir. Entelektüel, duyusal ve duygusal verileri mantıklı veya anlamlı biçimde düzenleyen zihinsel süreçlerin tümüdür. Bu süreçler fiziksel uyarılma, ruhsal bilgiye aktarım, uyarıların kabul edilmesi, kaydedilmesi, işlenmesi ve geri bildirim basamaklarından oluşur.

İllüzyon, var olan bir nesnenin olduğundan farklı bir biçimde algılanmasıdır. Belirli bir bozukluğa özgün olmayıp, normal toplumda da sıklıkla gözlenebildiği gibi, anksiyete bozuklukları, konversiyon bozukluğu, dissosiyatif bozukluklar ve şizofrenide sıklıkla karşımıza çıkabilir.

Yalancı halüsinasyon, bir halüsinasyon görülmesine karşın, aslında bunun gerçek olmadığının bilincinde olma durumudur. Dissosiyatif durumlarda, histriyonik kişilerde ve yas durumlarında görülebilir.

Halüsinasyon, varsanı anlamındadır. Dış dünyada objesi ya da kaynağı olmayan, ancak gerçek bir uyaranın inandırıcılığını taşıyan algıdır. Farklı duyusal sistemlerde algılanabilir.

İşitsel halüsinasyonlar, başta şizofreni olmak üzere ruhsal hastalıklarda en sık görülen halüsinasyondur. Gerçekte olmayan sesler, konuşmalar, gürültüler ya da müzik hasta tarafından işitilir. İşitsel halüsinasyonlarda hasta birilerinin kendi aralarında konuştuğunu, hastanın kendi hareketlerini yorumladıklarını, ona emirler verdiklerini söyleyebilir ya da kendi düşüncelerinin yüksek sesle duyulduğunu algılayabilir.

Görsel halüsinasyonlar, gerçekte olmayan şekilli ya da şekilsiz nesnelerin görülmesi biçimindeki algı bozukluğudur. Kronik şizofrenilerde ve deliryum, metabolik bozukluklar, beyinde yer işgal eden kitleler gibi organik bozukluklarda sıklıkla gözlenir.

Koku halüsinasyonları, gerçekte olmayan kokuların duyumsanmasıdır. Organik bozukluklarda daha sık görülür. Şizofrenilerde seyrek olarak karşımıza çıkabilir.

Tat halüsinasyonları, farklı tatların algılanması durumu olup, organik bozukluklarda daha sık, şizofrenide nadirdir.

Dokunma halüsinasyonları, taktil halüsinasyon olarak ifade edilir. Dokunma ya da belli bir nesnenin yüzey dokusunun algılanmasıdır.

Sinestezik halüsinasyonlar, belli bir duyumun tamamen farklı bir duyum olarak algılanmasıdır. Görüntülerin ses, seslerin koku gibi algılanması bu duruma örnek verilebilir.

Somatik halüsinasyonlar, bedensel duyumlar, iç organların işleyişi ile ilgili algı yanılsamalarıdır. Şizofrenilerde oldukça sıktır.

Gerçeğin bozulması, nesnelerin boyut, mesafe, şekil, görünüm gibi özelliklerinin gerçekte olduğundan farklı algılanmasıdır. Konversiyon ve dissosiyatif bozukluklarda görülür.

Derealizasyon, çevrenin değişmiş olarak ya da tamamen yabancı bir yer olarak algılanmasıdır.

Depersonalizasyon, kişinin kendini garip, farklı, yabancı olarak algılamasıdır.

Deja vu önceden gördüm, jamais vu hiç görmedim anlamındadır.

Makropsi nesnelerin olduğundan büyük, mikropsi nesnelerin ve çevrenin olduğundan küçük olarak algılanmasıdır.

Agnozi, nörolojik bozukluklarda sık gözlenen bir bulgu olup, duyusal algıları tanıma ve yorumlama bozukluğudur.

Somatopagnozi, vücudun görmezden gelinmesi olup, kişinin bedeninin farklı kısımlarını ayırt edememesidir.

Anosognozi, hastalığın görmezden gelinmesi olup, kişinin kendinde oluşan nörolojik defisiti tanımlayamaması durumudur.

Simultagnozi, gözle görülen bir imajın yalnızca belli bir parçasının algılanması ya da bir bütün olarak değil de parçalar halinde algılanmasıdır.

Prosopagozi, farklı yüzlerin ayırt edilememesi durumudur.

Astereognozi, dokunulan nesnelerin ne olduğunun ayırt edilememesidir.

Antalya Psikiyatri ve Psikoterapi Merkezi, Psikiyatri Uzmanı ve Psikoterapist Emine Filiz Uluhan.