Vajinismusla Yaşamak
Baskıcı ve tutucu kültürün egemen olduğu doğu toplumlarında ve ülkemizde vajinismus sıklığı batı ülkelerine göre yüksek orandadır.
Aile baskısının ve töresel etkilerin hakim olduğu çiftlerde maalesef trajik olaylar yaşanabilirken, birbirlerine anlayışlı olabilen ve toplumsal baskılarla karşılaşmayan çiftler çoğu kez olayı geçici bir korkuya bağlayıp, çözümü zamana bırakırlar.
Vajinismus sorunu çiftlerin cinsel becerileri ve birbirleriyle olan duygusal ilişkilerinin yoğunluğuna bağlı olarak nadiren profesyonel yardım almadan çözülebilse de, zaman içinde düzelir diye beklemek büyük hatadır.
Kronikleşmiş bir vajinismus sorununa, ilerleyen dönemde erkekte erken boşalma, sertleşme kusuru, cinsel ilgi ve istekte azalma gibi problemlerin de eklenmesi kuvvetle muhtemeldir. Birçok yayında vajinismuslu kadınların partnerlerinde %40-50’leri bulan oranda erken boşalma tespit edilmiştir.
Muhafazakâr ve erkek egemen toplumun bir özelliği olarak, erkekteki sertleşme ve erken boşalma gibi cinsel sorunlar göz ardı edilip, gizlenerek vajinismus gibi değerlendirmelere de neden olunabilmektedir.
Vajinismuslu kadınlar aslında cinsellikle ilgisiz değildirler. Cinsel birleşmenin olmayacağını bildikleri durumda öpüşmek, dokunmak, dokunulmak gibi cinsel eylemlerden hoşlanırlar. Klitoral uyarılmaya izin verip, orgazm olabilirler. Ancak cinsel birleşme olasılığı ve vajinaya girişim denemesinde tedirgin olup, fobik durum geliştirirler. Zaman içinde çiftler bu acı verici ve olumsuz deneyimleri tekrar tekrar yaşamamak için kendilerini cinsellikten uzak tutarlar. Bu da cinsel döngüyü inhibe ederek cinsel arzuyu iyice köreltir.
Yıllarca, hatta yaşam boyu süren, tedavisiz kalmış vajinismus vakaları olmakla birlikte görsel ve yazılı medyanın cinsellikle ilgili yayınları ve eğitim düzeyinin yükselmesiyle günümüzde çiftler çoğu kez ilk bir yılda tedaviye gelmektedir.
Vajinismusta cinsel bilgi eksikliği ve cinsellikle ilgili yanlış düşünceler en büyük rolü oynamaktadır. Hastanın vajinasının penisi içine alamayacak kadar küçük olduğuna inanması, kızlık zarının bozulmasının çok ağrılı ve kanamalı olacağı inancı, cinsel performansla ilgili işlevsel olmayan yerleşik kalıplar gibi cinsel bilgi eksikliğine bağlı yanlış cinsel inançlar yani cinsel mitlerin etkisi büyüktür.
Cinsel ilişki ve cinsel birleşme ile ilgili kendilik algısının olumsuz olması, cinsel özgüven eksikliği, kadının cinsel organları ve vücuduyla ilgili negatif düşünceleri, hamile kalma ve doğum yapma ile ilgili korkular vajinismus gelişiminde önemlidirler.
Çocuğun yetiştirilme tarzı da kişinin psikoseksüel gelişimini olumlu ya da olumsuz yönde etkilemektedir. Cinselliğin tabu olarak kabul edilip, utanç verici, ayıp bir olay olarak benimsetildiği çocuklar cinsel sorun yaşamaya adaydır. Özellikle birçok anne kızlarına cinselliğin erkeği memnun etmeye yönelik, evliliğin devamını sağlayıcı bir eylem olarak anlatmakta, bu şekilde yetiştirilen kızlarda cinsel duyumlarından ve cinsellikten haz almaktan suçluluk duymaktadır. Çocukluktaki ebeveyn ilişkilerindeki duygu ve sevgi eksikliği, iletişim eksikliği erişkin dönemde normal ilişkilerde ve cinselliğin gelişiminde büyük engeller yaratabilir.
Çiftin ilişkisinden kaynaklanan sorunlar vajinismusa zemin hazırlayabilir. Çiftlerin cinsellikle ilgili konuşabilmeleri, istedikleri ve istemediklerini rahatça dile getirebilmeleri sağlıklı bir cinsellik için önemlidir. Kadının erkeğe göre daha uzun süreli ve duygusal uyarılma ihtiyacında olduğu ve güvenli bir ortam gereksinimi unutulmamalıdır. Birçok kadın sevişme sırasında cinsel uyarılma aşamasına yeterince zaman ayrılmadığından yakınmakta ve tam hazır olmadan cinsel ilişkiye girme cinsel sorunları ağırlaştırmaktadır.
Erken çocukluk döneminde geçirilen cinsel travmatik yaşantılar, cinsel istismara uğrama, ensest ilişkiler, ağrılı cinsel birleşme girişimleri vajinismus sıklığını arttırmaktadır.
Vajinismus sorunu yaşayan çiftlerin bu duruma tepkisi, kendi psikolojik yapıları, dünyayı ve yaşamı algılama hassasiyetlerine göre değişmektedir. Bu durumun kadın, erkek ve ebeveynler üzerinde yıkıcı psikolojik etkileri söz konusudur.
Hastalar karmakarışık duygulara sahiptir. Çoğu çift bir yandan tedavi arayışı, diğer taraftan aşırı derecede tedavi korkusu ikilemi yaşar. Temel özgüven ve başarabilme duygusunu yitirme neticesi anksiyete ve depresyon görülebilir.
Kadınlar çoğu kez kendilerini eksik olarak hissederler. Korku, aşağılanma ve derin ümitsizlik duygularına kapılabilirler. Uzun vadede evlilik bitme noktasına gelebilir. Zaman içinde çiftin cinsellik dışındaki ilişkileri de bozulmaya başlar, duygusal iletişim aksar.
Vajinismus yaşayan kadınların büyük kısmının, bilinçdışı bir yönelimle sorunlarının nedeni veya bir parçası olacak, cinselliğe fazla önem vermeyen ve girişimci olmayan eşler seçtikleri görülmektedir.
Böyle çiftler genelde ilk birkaç ay cinsel birleşme denemelerine devam eder, bir süre sonra hem kadının hem de erkeğin cinsel isteği azalır ve cinsel birleşme denemelerinden vazgeçerler. Tamamen aseksüel ya da masturbasyonla doyuma bağlı bir cinsel yaşam kurarlar. Tedaviye müracaat çocuk sahibi olmayı isteme ya da çevrenin çocuk sahibi olmaları yönündeki baskılarıyla gerçekleşir.
Cinsellikten hoşlanmak ve cinsel doyumu aramanın hoş görülmediği, ayıplandığı toplumlarda vajinismus sıklığı fazladır. Bedenlerini yeterince tanımayan, cinsel organlarına bakmaktan utanan, kızlık zarının ahlaklılıkla eşdeğer olduğu inancıyla yetişen kızlar, bedenlerini kendilerine ait bir şey değil de eşlerine sundukları bir nesne olarak kabul ederler. Çoğu kez bedenlerinin cinsel olarak algılanmasından utanç duyarlar. Bedenlerini cinsellikten ve cinsel hazdan arınmış olarak görürler. Bu kişiler genellikle aşırı mükemmeliyetçi, titiz, korunma ve zarardan kaçınma davranışları ön planda olan kadınlardır. Özgüven eksikliği, cinsel güvensizlik ve yaşamsal korkuları nedeniyle erişkin bir kadın olmaya bilinçdışında engel olmaktadırlar.
Vajinismuslu kadınların babaları genelde otoriter, baskın, cezalandırıcı, tehditkâr özellikler gösterir. Anneler ise aşırı pasif ve cinsellikten hoşlanmayan, bağımlı kişilerdir. Bu kadınlar, annelerini kendisini ve çocuklarını koruyamayacak kadar aciz ve etkisiz görürler.
Vajinismuslu kadınların sıklıkla babalarının karakterine zıt yönde eşler seçtikleri görülmektedir. Bu eşler çoğu kez aşırı nazik, kibar ve pasif bireylerdir. Cinsel performans ve boşalma ile ilgili yoğun kaygılar yaşayıp, cinselliği bir külfet olarak görmektedirler. Böyle çiftler bu sayede ortak bir bilinç geliştirip, uzun yıllar tedavi yoluna gitmeden cinsellikten uzak bir yaşam sürebilmektedirler.
Yapılan araştırmalar vajinismik yanıt geliştirmeye müsait kadınların, özgüvenli, kendi cinselliğinin ve kendilik algısının farkında erkeklerle ilişkileri olduğunda nadiren vajinismus terapisi ihtiyacı olacağını göstermektedir.
Kendine odaklanmış bir dikkat, kendilik algısında yetersizlik ve kendiyle ilgili negatif hisler vajinismuslu kadınların kişilik özelliklerindendir. Agorafobi ve obsesif kompulsif spektrum bozuklukları, anksiyete, sosyal fobi, paranoid düşünceler, somatizasyon bu bireylerde normal popülasyona göre daha yüksek oranda rastlanmaktadır. Cinsel travmanın etyolojideki rolü tartışmalıdır.
Özetle; vajinismusla yaşamak çiftler ve ebeveynler için ciddi ve yıpratıcı bir sorundur. Tedavisi mümkün olan vajinismus bir kader değildir. Sağlıklı bir cinsellik ve mutlu bir aile yaşamı için tedaviden kaçınmayınız.