Ergenlerde Kimlik ve Kendilik Gelişimi
Ergenlikte genç, meslek seçimi, eş seçimi ve dini-felsefi hayat görüşü noktasında bir kimlik ve toplumsal rol kazanma ihtiyacındadır.
Ergen bu zamana kadarki yaşantısında, bu konularla ilgili gerekli denemeleri yapmış, yeterli motivasyona sahip hedefleri netleşmeye başlamış, bireysel yetenek ve özellikleri ile özgüveni ebeveynleri tarafından ve doğru yönlendirilmiş ise sağlıklı ve tutarlı bir kimlik geliştirecektir. Bu süreçte ebeveynlerin uygun rol model olabilmesi, sınırlı bir kontrol altında aktif bir rol oynayarak rehberlik ve desteklerini tam olarak vermeleri ergenin kimlik gelişimini kolaylaştıracaktır.
Kimlik gelişiminin uygun şekilde tamamlanmadığı ya da herhangi bir noktada sekteye uğradığı durumlarda davranış ve tutumları tutarlılık göstermeyen, esen rüzgara göre eğilim gösteren, sorumluluk almaktan kaçınan, başkalarına bağımlı, utangaç, kaygı düzeyleri yüksek, inkar, yansıtma, özdeşim gibi savunma mekanizmalarını sık kullanan, yenilikleri denemekten kaçınan, ırkçılık ve homofobi gibi tutumlara eğilimli, üstlerine aşırı itaatkar, narsisistik bir savunma içinde kendini abartılı şekilde değerli gören ama buna rağmen öz saygıları düşük bireyler yetişecektir.
Kimlik gelişimi yeterince ve olgun biçimde tamamlanmış bireyler kendilik değerleri yüksek, başarı için hedef ve motivasyonları kazanılmış, nevrotik özelliklere sahip olmayan, dışa dönük,özsaygı ve özgüvenlidirler.Patolojik savunma mekanizmalarını tercih etmezler. Stres altında ezilmezler. Adalet ve başkalarına yardım duyguları gelişmiştir. Güvenilir ve başkalarına güvenebilen insanlardır. İnsanlarla yakın ilişkilere girebilir, kendilerini rahatça ifade edebilirler.
Bu bilgiler doğrultusunda yurdumuz insanının kimlik gelişiminde önemli yetersizlikler olduğunu rahatça söyleyebiliriz. Bunun da en büyük sebebi kimlik gelişimi sağlıklı tamamlanmamış ebeveynlerin çocuklarına sağlıklı rol model olamamalarıdır.
Kimlik gelişiminde en önemli konulardan biri kişinin ekonomik ve sosyal yönden otonomisini (özerkliğini) kazanmasıdır.Ekonomik olarak özgürlüğünü kazanan birey kimliğini daha net biçimde ortaya koyabilir. Ülkeler ve toplumlar da bağımsız oldukları ölçüde kendi kimliklerini kazanır ve koruyabilirler. Toprak bütünlüğünün korunması, dilin korunması, kültürel değerlerin korunması ülke kimliği için temel yapı taşlarıdır.
Ergenin kimlik oluşumu ebeveynlerinden olduğu kadar sosyal ve kültürel çevreden de etkilenmektedir. İş, okul, mahalle, şehir, yemek kültürü, müzik kültürü gibi birçok unsur bu yapının içindedir. Cinsel kimlik, mesleki kimlik gibi görece sabit kimlik alanları ile yukarıdaki kombinasyonlardan oluşan özgün bir kimlik geliştirilecektir.
Kimlik çok geniş bir çerçevede ele alınabilir. Örneğin bir birey heteroseksüel bir erkek, Türk, Müslüman, çağdaş, demokrat, müziksever, hayvan sever, doğasever, akademisyen, sanatçı, baba, Ege-Akdeniz kültürüne sahip gibi birçok kimliğe sahip olup, onunla özdeşleşebilir.
Kimlik çeşitliliği bireyin özgüvenini olumlu etkileyen bir faktördür. Bazen bu kimlikler birbiriyle çatışabilir ya da kişi bazı kimliklerine aşırı bir duygusal yükle bağlanabilir. Bu kimliğin kaybı, değersizleştirilmesi, önemsenmemesi kişide şiddetli kaygı ve öfke yaratabilir. Örneğin, askeri kimliğine çok değer veren bir subay, emekli olup, statüsünden bir miktar kaybedince ciddi anksiyete yaşayabilir. Ergenler ise henüz içselleştirme aşamasında oldukları herhangi bir kimliğe yapılan küçümseyici, değersizleştirici tavrı kendiliğe yapılmış ağır bir saldırı gibi algılayarak şiddetli tepkiler verebilirler. Zaman içinde netleşen ve tutarlı bir devamlılık gösteren kendilik dış etkilerden daha az etkilenmeye başlar. İlerleyen yıllarda kendilik içindeki kimlik unsurlarının sivrilikleri törpülenir, fanatiklik kaybolur, sağduyu hakim olur. Sağlıklı bir kendilik ve kimlik oluşumu için uygun bir aile ortamı, güvenli bir bağlanma ve özdenetim becerileri kazanılmış olmalıdır.
Kimliğin gelişiminde çevre etkisi, akranlar, arkadaşlar ve idoller de önemlidir. Özellikle güçlünün güçsüzü ezdiği antidemokratik ortamlarda, ebeveynleriyle çatışmaları olan, özgüveni eksik, dürtü denetiminde zorlanan, öğrenme güçlükleri olan ergenler dış etkilere daha açıktır. Bu zayıf gençler güçlü idoller ararlar ve rahatlıkla suç gruplarına katılabilirler, madde alışkanlığı kazanabilirler.
Kimlik gelişiminde bireysel hedeflerin seçilmesi ve gerekli motivasyona sahip olmak önemlidir. Bu açıdan gerek ebeveynlerden gerekse okul ve çevresinden gerekli rehberliği alan genç kişisel gelişim için önemli avantajlar sağlayacaktır.
Gencin bir hedefe motive olabilmesi için temel faktör o hedefi içselleştirmesidir. Ergen özellikle o hedefi kendi otonomisiyle belirlediğini hissetmelidir. Ebeveynlerin dayatması şeklinde algıladığı hedeflerden çoğu kez kaçınma eğilimi gösterirler. Bazen ebeveynlerini kırmamak uğruna, bazen de ebeveynleriyle çatışmamak için hedefi sahiplenmiş görünürler. Ebeveynler gencin belirlediği hedefler doğrultusunda onu desteklemeli ya da uygun ve gerçekçi hedefler konusunda yönlendirmelidirler. Gence yeterince sorumluluk verilmesi ve ona duyulan güvenin belli edilmesi en büyük motivasyon aracıdır.
Motivasyon düşüklüğü yaşayan genç bazen tümüyle hedefsiz kalabilir. Bu depresif bir ruh halini de doğurur. Hedefsiz gençler çoğu kez dışarıdan yönlendirilen hedeflerin aracısı, piyonu hatta tetikçisi olabilir. Başkalarına bağımlı, inisiyatif alamayan, pasif bireyler yetişir.
Kendilik ve kimlik benzer gibi algılansa da, kendilikte bireysel unsurlar ağır basmaktadır. Örneğin, giyim kendiliğimizin bir unsuru iken terzilik bir kimlik unsurudur. Terzilikte ipek kumaş seçimi ise yine bir kendilik özelliğidir. Birey belli bir siyasi partiyi veya politik görüşü kimliğinin unsuru olarak savunurken, o partinin liderini kendiliğinin bir parçası olarak görebilir.
Kendilik, bebeğin ilk zamanlarda hissettiği anneyle birleşiklik duygusunun yavaş yavaş kaybolduğu ve bağımsız bir varlık olarak hissetmeye başladığı 2. aydan itibaren oluşmaya başlar. 6 ila 8. aylarda artık bebek annesini ayrı bir birey olarak tanımış ve onunla bir bağ kurmuştur. Bu süreç ilerleyerek 1-4 yaş arasında ilk bağımsızlaşma dönemi yaşanır. Bu bebeklikten çocukluğa geçiş dönemidir ve bir nevi ergenlik dönemi gibi değerlendirilebilir. Bu dönemde otonomi kazanma bebeğin temel uğraşı olup anne babasıyla inatlaşma içindedir. 4 yaşından itibaren bebek ile temel bakım verici arasındaki otonomi kazanma mücadelesi durulur ve belli bir dengeye oturur. Bu yapı ergenlik yıllarına dek kısmen bütünsel ve tutarlı bir şekilde tutulur. Ergenliğin ilk dönemiyle birlikte genç, bedeniyle zihinsel dünyadaki kendilik tasarımlarını örtüştürmekte başlangıçta güçlük çeker. Beğenilme, kabul görme ihtiyacıyla bedeniyle aşırı bir meşguliyet içine girebilir. Boyu, kilosu, saçları, sivilceleri, burnu gibi fiziksel özelliklerini sorun yapabilir. Bu dönemde bedenin kendiliğin en önemli parçası olması, somut kavramlardan soyut kavramlara geçişin tam olmasından da kaynaklanmaktadır. Bu noktada en somut gerçeklik bedenin kendisidir ve yegane meşguliyet odağıdır.
Bu dönemde otoritenin hoş görmediği giyim tarzı, saç ve makyaj tarzı otonomi ihtiyacının bir göstergesi olarak aykırı tarzda kendini gösterebilir. Bilişsel gelişim süreciyle birlikte benzer yaşam tarzını paylaştıkları arkadaş grupları, dini ve politik örgütlenmeler kendiliğin bir parçası olarak ortaya çıkabilir. Bu yapılanmanın amacı ebeveynleri tarafından ideal gösterilenlerle kendi deneyimlerini karşılaştırarak yeni bir sosyal norm oluşturmaktadır. Ergen, ebeveynlerinden uzaklaşarak, aykırı davranışlar deneyerek özerkliğini göstermek isterken, aynı zamanda ebeveynleri tarafından nasıl göründüğüne de önem verir. Özerk kimliğin ebeveynler tarafından desteklenmesi, ebeveynlerin cesaretlendirici yaklaşımları onları ergen gözünde değerli hale getirirken, ergenlik basamaklarını tutarlı şekilde aşmayı da kolaylaştıracaktır. Ergenlikten erişkinliğe geçişte iç tutarlılığı olan, bedensel ve bilişsel bütünlüğü sağlanmış, kendisi ve diğerleri için ortak özellikler taşıyan, sınırları net çizilmiş bir kendilik kazanılmış ise sosyal ortamla uyumlu ve üretken bir yapı elde edilmiş olur. Aksi durumda ise sürekli arayış içinde, kaygı düzeyi yüksek, içsel barışını sağlayamamış, mutsuz ve huzursuz bireyler yetişmiş olacaktır.