Duygu Odaklı Terapi
Duygu odaklı terapi, duygu merkezli humanist yaklaşım kuramından yola çıkan, duygunun farkına varılmasını, duygunun kabulü, ifadesi, düzenlenmesi ve dönüştürülmesini terapötik süreçte işleyen bir psikoterapi yöntemidir.
Duygunun anlaşılması, düzenlenmesi ve yeni anlamlar yaratılması tedaviye götürecek yol olarak duygu odaklı terapide rol oynarlar. Duygusal değişim duygu odaklı terapinin anahtarıdır.
Davranışlarımızda duyguların önemi büyüktür. Klasik, ''düşünüyorum, öyleyse varım'' felsefesinden ziyade ''hissediyorum, öyleyse varım'' fikri, duygu odaklı terapinin özüdür. Bu psikoterapi yönteminde önce hissettiğimiz, sonra düşündüğümüze, hatta hissettiğimiz kadar düşündüğümüze inanılır. Duygular, biliş ve davranış üzerinde temel etkileyicilerdir.
Duygu odaklı terapide danışanların duyguyu yaşaması sağlanır. Duyguların kabullenilmesi ve deneyimlenmesi terapinin olmazsa olmazıdır. Ancak bundan sonra adaptif duyguyu rehber olarak kullanmak, maladaptif duyguları değiştirmek ve yeniden düzenlemek mümkün olur.
Duygu odaklı terapi bireysel, çift ve aile terapisi olarak kullanılabilmektedir.
Duygular endişelerimizden mutluluğa hayatımızın her yerinde bizi derinden etkilerler. Bizi bağlı, adanmış, enerjik, sevecen, ilgili tutan enerji duygularımızdır. Bazen de duygularımız ters etkileyebilir. Nasıl yaptığımıza anlam veremediğimiz ya da sonradan pişman olduğumuz şeylerin de altında duygularımız yatmaktadır. Çoğu zaman sebebin veya mantığın zorlaması yerine yapmayı sevdiğimiz bir şeyi yapıvermek de bundan dolayıdır.
Duygular düşüncelerimizi doğrudan etkilerler. Öfkeli hissettiğimizde aklımıza öfkeli düşünceler gelmesi, üzgün olduğumuzda hüzünlü anıları hatırlamamız bundandır. Kendimizi değerli hissettiğimizde ise yaşam çok hoş algılanır. Özetle kendimize ve diğerlerine bakışımız duygularımızla ilişkilidir. Duygusal algılar ilişkileri etkiler, onları yönetir ve değiştirir.
Duygu odaklı terapide danışanların hissettikleri duygulara ve sezgilere sürekli odaklanmaları sağlanmaya çalışılır. Bu anlık deneyimler adaptif işleyişin gelişimini oluşturacaktır. Tedavi için ilk basamak duygunun kabul edilmesidir. Değişim arkadan gelecektir. İçsel deneyimlere ve hislere farkındalık kazanıldıkça terapi hedefine ilerleyecektir. Danışan hislerini kelimelere dökebildiğinde büyük kazanımlar elde edilir. Bir danışanın ''üzgün hissediyorum'', ''kızgın hissediyorum'', ''arkadaşlarım arasında kendimi gereksiz hissediyorum'', ''ailemin yanında kendimi değersiz hissediyorum'', ''iş hayatımda yanlış kararlar vereceğim diye korkuyorum'' diyerek kendini ifade edebilmesi hayatına yön verecek adımların başladığının işaretidir.
Psikoterapi sürecinde adaptif olmayan duygusal tepkileri dönüştürmek, işlevselliği elde edecek adaptif duygusal tepkilere gidiş yolunun önünü açmakla kendi ile diğerleri arasındaki çözülmemiş duygular çözüme kavuşacaktır. Sonuçta danışanların duygusal bilinci ve duygusal zekası gelişecek, tedavi sağlanacaktır.
Duygu odaklı terapide duyguların ihtiyaçlara, ümitlere, arzu ve emellere ve bunlarla ilişkili eylemlere vesile olduğu, bir altın kural olarak temel alınır. Her hissin bir ihtiyacı olduğu bilinir.
Duygu odaklı terapide duyguların değişim prensiplerini özetlersek;
1) Farkındalık: Duygunun farkındalığını arttırmak tedavide ilk hedeftir. Danışan ne hissettiğini bildiği ölçüde değişime gidebilir. Arttırılmış duygusal farkındalık doğrudan terapötik etkilidir.
2) İfade: Genelde acı veren duyguları ifade etmekten kaçınırız. Rahatsız edici duyguya erişim ve o duyguyu tolere etme, davranış terapilerindeki maruz bırakmaya benzer. Kızgınlık, ağlamak gibi duygu ve eylemlere ulaşabilmek tedavide yardımcıdır.
3) Düzenleme: Hangi duygunun ve o duygunun nasıl düzenleneceği tedavide önemlidir. Umutsuzluk ya da ümitsizlik gibi ikincil duygular ya da anksiyete ve değersizlik gibi inançlara bağlı utanç, panik gibi birincil maladaptif duygular bu aşamada ele alınırlar.
4) Derinlemesine düşünme: Bireyi birey yapan deneyimlerine ne anlam verdiğidir. Birey duygusal deneyimleri üzerinde derinlemesine düşünmeyi öğrendikçe yeni anlamlar yaratabilecek, deneyimlerini geliştirebilecektir.
5) Dönüşüm: Korku, utanç, üzüntü gibi birincil maladaptif duyguların yerine öfkeye izin verme, kendiliğe şefkat duyma gibi adaptif duyguların geliştirilmesidir.
6) Düzeltici duygusal deneyim: Diğer kişi ile yeni düzeltici deneyimler yaşanmasıdır.
Duygu odaklı terapi depresyon, anksiyete, yeme bozuklukları ve bağımlılık bozukluklarında kullanılabilmektedir. Duygu odaklı çift terapisi günümüzde en yoğun kullanılan ilişki terapilerindendir. İlişki problemlerinin çözümünde en etkin yöntemlerden biri olarak kabul edilir. Evlilik terapilerinde onaylanmış bir yaklaşımdır.
Psikiyatrist ve Psikoterapist Emine Filiz Uluhan.
Antalya Psikiyatri ve Psikoterapi Merkezi, Duygu Odaklı Terapi Antalya.