Depresyonu Tanımak
Ruhsal çöküntü anlamına gelen depresyon, hayattan eskisi gibi zevk alamamak ve mutsuzluk ile dikkat çeken, kadınlarda erkeklere oranla iki kat fazla gözlenen, toplumun her kesiminde görülebilen psikiyatrik bir hastalıktır.
Kendinizi üzgün hissediyor, hiçbir şeyden zevk alamıyor, sıkıntılar hiç bitmeyecek gibi geliyor, yaşamın ağırlığı altında ezildiğinizi hissediyor, içinizden bir şey yapmak gelmiyor, sürekli bir bitkinlik ve yorgunluk içinde, tahammülsüz ve sabrınızın tükendiğini düşünüyorsanız sizin için depresyon alarmı çalıyor olabilir. Bunların yanında unutkanlık, sebepsiz ağlama isteği, iştahsızlık, baş ağrısı, uykusuzluk, karar verememe, sıkılma ve daralma hissi de depresyonda olduğunuzun işaretleridir. Hayat anlamsız geliyor, artık yaşamanın bir anlamının kalmadığını düşünüyorsanız tanıda hiçbir şüphe kalmaz ve bir an önce bir psikiyatriste giderek uzman desteği almanız gerekir.
Psikiyatrik tanı ölçütlerine göre aşağıdaki belirtilerin dört veya beş tanesinin bulunması depresyon tanısı koymak için yeterlidir. Bunlar;
*Hayattan eskisi kadar zevk alamama.
*Karamsarlık, ümitsizlik, kötümserlik hisleri.
*Uykuya dalmakta zorlanma, erken uyanma, gece uykusu sırasında sık sık uyku bölünmesi, bazen aşırı uyuma gibi uyku düzeninde bozulmalar.
*Baş ağrısı, mide krampları, göğüste sıkışma hissi gibi bedensel belirtiler.
*Cinsel istek kaybı.
*Unutkanlık, okuduğunu anlamama, öğrenmede zorluk, odaklanma güçlüğü gibi zihinsel belirtiler.
*Yalnız kalma isteği.
*Günlük aktivitelere karşı ilgisizlik.
*Ağlama veya ağlama isteği.
*Konuşmanın bile yük verir hale gelmesi.
*Kendine güvende azalma.
*Kendini değersiz, suçlu, günahkar hissetme.
* Sürekli halsiz, bitkin, yorgun olma.
*İntihar düşünceleri.
Yukarıdaki belirtilerle klasik major depresyon tanısı konulabilir ve tedaviye başlanır. Bunun yanında maskeli depresyon, atipik depresyon, doğum sonrası depresyon, distimik bozukluk, postpsikotik depresyon gibi ufak tefek farklar gösteren depresyon türleri de vardır.
Maskeli depresyonda; Baş ve vücudun farklı bölgelerinde ağrılar, sızılar, uyuşmalar, karıncalaşma hisleri klasik depresyon belirtilerinin yerini almıştır. Cinsellik ve beslenme ile ilgili değişiklikler ön planda olabilir. Alkol ve madde alımı görülebilir.
Atipik depresyon; Gün içi değişimlerle seyreder. Takıntılar, çeşitli korkular gelişebilir. Aşırı yeme ve fazla uyku daha sıktır. Cinsel uyumsuzluklar, kol ve bacaklarda aşırı güçsüzlük, aile ve iş yaşamından uzaklaşma, alkol, madde ve kumar alışkanlığı geliştirme gibi belirtiler ortaya çıkabilir.
Çocuk ve ergenlerde görülen depresyon; Davranış ve tutum değişiklikleri ile karakterizedir. Aşırı ağlama, huysuzluk, öfke nöbetleri, hırçınlık, asi davranışlar, ergenlerde alkol ya da uyuşturucu maddeye başlama depresyon işareti olabilir.
Doğum sonrası depresyonları; Bebek hüznü denen, doğum sonu ağlama his ve nöbetleri, halsizlik, sıkıntı hissi, bebeğe karşı ilgisizlikle karakterize hafif bir klinik tablo ile karamsarlık, üzüntü, bebeği reddetme ve bebeğe zarar verme takıntılarına kadar gidebilen ağır bir depresyon kliniği gösterebilmektedir.
Yaşlılarda ve menopoz sonrası depresyonda; özellikle sabahları bunaltı ve sıkıntı hissi, uyku bozukluğu ön planda olup, bedensel uğraşlar, yerinde duramama hali, aşırı telaş ve tedirginlik, intihar düşünceleri tipiktir. Kadınlarda yaşlılık depresyonuna daha sık rastlanır.
Distimik bozukluk; kronik bir depresyon hali olup, iyilik dönemlerinin iki ayı geçmediği, en az iki yıllık depresyon durumudur. Kronik karamsarlık, hiçbir şeyden mutlu olamama, sürekli halsizlik ve yorgunluk, özgüven azalması, istek ve ilgi azalması, somatik yakınmalar ile karakterizedir.
Postpsikotik depresyon ise şizofreni gibi hastalıkların seyrinde gelişen depresyon durumudur.
Depresyona neden girilir?
Aileden gelen kalıtımsal nedenler ve kişilik özelliklerimiz, beyinde gelişen biyokimyasal değişiklikler, tiroid hastalıkları gibi hormonal bozukluklar, başka hastalıklar nedeniyle aldığımız ilaçlar, sosyal ve kültürel etkenler, iş ve aile yaşamındaki travmatik gelişmeler, bazı yaşam olayları, alkol ve madde kullanımı etkisiyle depresyon gelişebilmektedir.
Biyolojik ve genetik alt yapı depresyona girmeyi kolaylaştıran temel etkendir. Bu kişiler depresyona yatkındır. Bundan dolayı birçok insan aynı zorlukları, problemleri yaşamasına rağmen bazıları depresyona girmektedir.
Depresyon tedavi edilebilir, depresyondan korkmayın!
Depresyon ruhsal bir hastalıktır. Kendi kendine geçmesini beklemeden psikiyatrist desteği alınmalıdır. Tedavinin süresi olguya göre değişmekle birlikte iki üç aylık bir tedavi ile çok olumlu sonuçlar alınabilir. Sosyal düzenlemeler, psikoterapi ve antidepresan ilaç kullanımı depresyon tedavisinin temelini oluşturur.
Depresyon, depresif ruh hali!
Her üzüntü, ümitsizlik, neşesizlik, bıkkınlık depresyonda olduğunuz anlamına gelmez. Ruh halimizin zaman zaman neşe ile keder, üzüntü ile mutluluk, umut ile ümitsizlik, iyi hissetme ile kötü hissetme gibi zıt duygular arasında gidip gelmesi gayet doğaldır. Örneğin, sevdiği birini kaybeden kişinin bir dönem üzülmesi, kendini mutsuz hissetmesi, ağlaması, uykusunun bozulması, iştahtan kesilmesi tamamen normaldir. Bu durum aylarca sürüyor, yemek içmekten tamamen kesiliyor, sosyal hayattan izole oluyor, hayatın bir anlamının kalmadığını düşünüyor, kendini güçsüz ve değersiz hissediyorsa artık hastalık durumundan (depresyondan) söz edilebilir.
Normalde olumsuz durumlarda negatif ruh haline giren insanların %90'ı belli süre sonunda düzelerek sağlıklı ruh hallerine dönmektedir. Yüzde 10 olguda ise depresif ruh hali uzayıp kronikleşerek depresyon gelişebilmekte ve tekrarlama eğilimi gösterebilmektedir.
Depresyondan korunmak!!! Sağlıklı beslenme, düzenli uyku ve egzersiz zihnin depresif duygu durumuna geçmesini engelleyen faktörlerdir.
Antalya Psikiyatri ve Psikoterapi Merkezi, Lara/Muratpaşa/Antalya.
Uzman Doktor Aykut Uluhan.