Kadın Olmak Güzeldir
KADIN, KADIN OLMAYI YAŞARSA, YAŞAMA BARIŞ GELECEK..
YAŞAMA SEVİNCİ, YAŞAMIN TADI, GÜZELLİĞİ YAŞANACAK..
Çocukluğumda hatırlarım, anneannem çocuklar arasındaki kavgaları ayırmaya çalışırken ’’aman kadın oğlum, kadın kızım durun’’derdi. Sen akıllısın, olgunsun, güçlüsün anlamında.. Tuhaf gelirdi, annennemdi sanki çelişkiyi yaratan. Hem ‘erkek sözü vermek’’ diye bir deyim var. ‘’Erkek gibi kız’’ diyerek erkek cinsiyetinde olmak yüceltiliyor. Kadın aşağılanır gibi. Hem de kötü işleri durdurmak için kadın olmak aranıyor. Bu ne yaman çelişki. Yıllar sonra anladım ki, başlangıçta sınırların oluşturulması ve korunması için gerekli olan eril gücü, kontrol altına alarak saldırganlığa doğru ilerlemesini durdurmakmış dişi güç. Kadın olmak, şefkatle, saygı ve sevginin barış içinde yaşanmasını sağlamak için gerekliymiş, esnek olmak demekmiş. Sadece eril gücü, saldırgan, sadece dişi gücü pasif yapıyor. Eril gücü, dişi gücüyle kontrol altına alınarak dengelenince atılgan tutum oluşuyor.
Her kadının içinde dişi ve eril gücü, her erkeğin içinde de eril ve dişi gücü var. Kadının eril gücü bir hareketin başlamasını, ben diyebilmeyi sağlıyor. Dişi gücü ise hareketin katılığını esneterek diğerini de düşünebilmeyi sağlıyor. Kadın gerçek kadın olmayı yaşar ve hem dişi, hem eril gücünü doğru kullanabilirse yaşam çok güzel olacak. Çünkü kadında dişi güç daha yoğun , barışların sebebi. Nerede kadın zayıfsa orada herkes birbirinin sınırına zorbalıkla taciz içinde.. Erkek yaşamda hareketi başlatıcı, kadın tamamını, devamını sağlayan..
Her erkeğin ve kadının ilk duygusal, algısal öğreniminde kadın başrolde.. Böylece kadın başlangıçta ve sonra yaşamın güzelliğini yaşama ve paylaşmada, barış yaşantısında temel rolü oynuyor. Bu çok değerli, büyük bir güç ve güzellik, aynı zamanda sorumluluğu ve bedeli de çok yüksek. Bu yüzden kadın, kadın olmayı yaşamaz, varoluşuyla barışmazsa, yaşamda barış sağlanamaz.. Kadın bu zorlukla mücadeleyi iyi yapar ve kadın olmayı yaşarsa, herşey daha güzel olacak..
Kadın, kendini kabul etmek, değer vermek, sevmek, saygı duymak için kendini tamamlama gayretiyle, ‘eğer,.. işte o zaman’ diyerek başlayan, - mış gibi hayatlara mahkum olmuş çağlar boyu.. Bu yüzden çoğu zaman yaşamı, sadece varolmaya çalışmakla geçirdiği için yaşayamamış..
–Eğer - .. cinsiyette, ..kadar çocuk doğurursam, .. kişiyle birlikte olursam, ..kişi tarafından onaylanırsamdan başlayarak,
-Eğer - beni seven ve kendimi adayabileceğim birini bulursam,
-Eğer - çocuklarımın iyiliğini her şeyin üstünde tutarsam ve onlar iyi olursa,
Ya da
-Eğer –kendimi mesleğime, işime adar ve erkeklere onlarla eşit olduğumu kanıtlarsam,
- işte o zaman- kendimi kabul edebilir, değer verebilir, sevebilir, saygı duyabilirim..
Böylece farklı görünen ancak aynı dar görüşlü kalıplar içinde, bir arayış yerine diğeri konmuş, ‘’bunu başarırsam, artık sonsuza kadar değerimi, kendimi kanıtlamış olurum’’ ümidiyle, ilişkiler ve etkinlikleri sürdürür olmuş.
Oysa bu inanışların hiçbiri gerçekçi değil.. YALNIZLIKLA BARIŞMANIZ, TAMAMLANMA ARAYIŞINDAN VAZGEÇMENİZ GEREKİYOR!
Tamamlanma arayışını bırakmak, yalnızlıkla barışık olma, bencil, geçimsiz, küstah olmak, kendinizden başka kimsenin önemli olmaması, kimseye gereksinim duymadan yaşayacağınızı düşünmek değil..
Doğal değerin bilincinde olunca, kendinizle barışık olmak için gereksindiğiniz herşeye sahip olduğunuzun farkına varabilirsiniz.
Şimdi, şu soruyu sorun kendinize;
Düşlerim (mükemmel eş, çocuk, iş, sevgili..) gerçekleşmezse, yine kendimi kabul edebiliyor, saygı duyabiliyor ve sevebiliyor muyum? Yalnızca yaşıyor olmanın yeterli olduğunu hissedebiliyor muyum?
Bunun öyle olmadığını söyleyen tüm otoritelerin haksız olabileceğini düşünmeye istekli miyim?
‘’Evet, yine de iyiyim. Hayatım hep yaşamaya değer. Düşlerim, isteklerim, hedeflerim hep var ve çalışıyorum..Kendi değerimi kabul ettiğim, saygı duyduğum ve sevdiğim için, eş, çocuk, arkadaşlar ve diğer insanları, daha iyi severim..Çocuklar, iyi olmaları için gereken kendini sevme yeteneğini daha kolay kazanırlar..İşimden daha fazla zevk alırım, doyum sağlar ve başarılı olurum..’’ diyorsanız, kendinizi kabul etmek için bir şeylerin gerçekleşmesini bekleyerek yaşamı boşa harcamak yerine, dolu dolu yaşamak için ‘an’ın içindeki mutluluğu yaşama sorumluluğunu alıyorsunuz.
Yaşamımızda anlam olduğuna ve onun dışarıda bir şey yada biri tarafından haklı çıkarılması, onaylanması gerekmediğine inanıyorsunuz.. Böylece yaşamınızı huzurlu bir şekilde düzenleyebiliyor, ilişkiler, iş, eğlence ve çeşitli etkinlikleri dengeleyerek yaşayabiliyorsunuz..
25.02.2013