Bilişsel Davranışçı Terapinin Anksiyete Tedavisinde Kullan
Hayat aktivitelerinde (iş, okul, trafik gibi) ve her türlü günlük olayda en az 6 ay boyunca süren kaygı, korku, gerilim, sıkıntı, tedirginlik, endişe hali yaygın (genelleşmiş) anksiyete bozukluğu olarak isimlendirilir.
Kişi tüm bu duyguları kontrol etmekte zorlanır. Her şeyi olumsuz yönüyle ele alan birey büyük moralsizlik içindedir. Huzursuzluk, kas gerilimleri, konsantrasyon zorluğu, alınganlık, somatik bulgular (bulantı, terleme, çarpıntı, el ve ayaklarda soğukluk, baş ağrısı gibi) ve uyku bozukluğu sorunları da tabloya eklenebilir.
Yaygın anksiyete bozukluğu tedaviye dirençli bir psikiyatrik hastalıktır. Ortalama 1 yıl ilaç tedavisini gerektiren yaygın anksiyete bozukluğunda en etkili tedavi yöntemi bilişsel-davranışçı terapidir. Bir çok çalışmada bilişsel terapilerin, davranışçı terapi dahil tüm psikoterapi yöntemlerinden daha yararlı olduğu görülmüştür. Bilişsel terapi, anksiyete tedavisinde hemen hemen tüm psikiyatristlerin ilk tercihi olarak öne çıkmaktadır. Anksiyete bozukluğu bulunan hastaların büyük çoğunluğu 12 veya daha az terapi seansı ile iyileşir. Psikoterapistin esnekliği ve yaratıcılığı tedavi için önemlidir.
Yaygın anksiyete bozukluğu tedavisinde bilişsel terapi modelini, bir durumun tehlikeli olduğuna dair mevcut olan yargılar oluşturur. Anksiyete bozukluğunda bilişsel şema olarak durumun tehlikesi, potansiyel zararın olasılığı, tehlikelerin yakınlığı ve derecesi ile zarara karşı koyma, tehlikeyi etkisizleştirme ve onunla mücadele etme yeteneğini kaybetme düşüncesi hastalığın odak noktasıdır.
Bireyin belirsiz tehdit senaryoları hakkında ne düşündüğünü ve onları neye dayandırdığını belirleyen şemalar anksiyete bozukluğunu ortaya çıkarırlar. Psikoterapi bu olumsuz, hatalı şemalar üzerinden yürüyecektir. Tehdit edici bilgiye aşırı önem verme ve tehdit edici yorumları belirsiz uyarıcılara dayandırma, anksiyeteli hastaların ortak özelliğidir.
Yaygın anksiyete bozukluğu tedavisinde öncelikle anksiyeteyi normalleştirmek ve hastanın semptomlarını anlaması hedeflenir. Hasta endişe ve korkunun doğal bir tepki olduğunu, anksiyetenin tüm insanlarda mevcut bir alarm sistemi olduğunu öğrendiğinde öfke, gerilim, uyku bozukluğu, dikkat dağılması, çarpıntı, nefes darlığı, nefes sıkışması, terleme gibi şikâyetlerinin kötü şeylerin değil, anksiyetenin bulguları olduğunu anlayacaktır.
Tedavinin sonraki aşamasında endişelenmeye neden olan düşünceleri tanımlama ve onlarla mücadele sağlanır. Aşma aşama psikolojik tehlike ile ilgili tehdit edici otomatik düşünceler, bu düşüncelere karşı koyma ve onları yalanlama becerisini kazandırma yoluna gidilir. Zaman içinde tehlike ve anksiyete hakkında çarpıtılmış düşüncelere neden olan uyumsuz bilişsel şemalar ve inançlar ele alınır. Hayal egzersizleri, bireysel karşı koyma teknikleri, düşünce günlüğü, bedensel egzersiz gibi yöntemler de bilişsel terapi içinde kullanılır.
Bir örnek üzerinden gidersek; Hastamız evliliğe hazırlanan genç bir kız. Birkaç kez nişanlı iken nişanı bozmuş ve evlilikten vazgeçmiş. Yeni nişanlısıyla evlilik hazırlığında iken yoğun kaygı, kırılganlık, alınganlık, sinirlilik, uykusuzluk ve anksiyete ile psikiyatriye müracaat ediyor. Evliliği yürütme konusunda yoğun kaygısının yanında cinsel yeterliliği, işindeki geleceği, evlenince annesinin ne yapacağı, hastalanma korkuları ve gelecekte ekonomik sıkıntıya düşmeye dair ikincil kaygı ve korkuları mevcut.
Bu hastamızın bilişsel terapisi sırasında, “Her şeyin iyi gittiğinden şüpheliyim, yanlış giden bir şeyler var.”, “Çok hassas ve kırılganım, büyük sorumluluk altına gireceğim.”, “Nişanlım anksiyetemden dolayı beni terk edebilir.”, “Tüm ilişkilerim geçmişte iyi giderken başarısızlığa uğradı.”, “Mutlu olamıyorum, evliliğim bundan zarar görebilir.” gibi tipik anksiyete düşüncelerine sahip olduğu görüldü. Bunlar hastalıklı otomatik düşüncelerdir. Ayrıca “Ben onun için yüküm.”, “Her şeyde başarısız oluyorum.”, “İşimde iyi değilim, işim de mutlu değilim.”, “cinselliğim hakkında endişeliyim.” gibi kendini aşağılama ve umutsuzluk düşünceleri hâkimdir.
Tüm bu otomatik düşüncelerin altında ise “Şanssız biriyim.”, “Başarılı bir ilişki yürütme yeteneğim yok.”, “Kusurluyum.”, “Sonunda yalnız kalacağım”, “Yeteri kadar iyi olamazsam eşim beni terk eder.” gibi genelleme ve varsayımlara dayalı saklı inançlar yatmaktaydı.
Bu vakadaki bilişsel hatalar,
- Falcılık: Bir işe yaramayacak.
- Aşırı genelleme: Her zaman terk edilirim.
- Etiketleme ve kişiselleştirme: Kusurluyum.
- Duygusal muhakeme: Değersiz hissediyorum, böyle hissettiğime göre gerçekten değersizim.
Anksiyete bozukluklarında bunlara benzer bilişsel hatalar, bilişsel çarpıtmalar vardır. Bundan dolayı anksiyete ve anksiyete bozukluklarının tedavisinde en etkili psikoterapi yöntemi bilişsel terapidir.
Anksiyete bozukluklarının ilaçsız tedavisinde, Antalya psikiyatri ve psikoterapi merkezi olarak bilişsel terapilerle yanınızdayız.